Yalan söylemeyi büyüklerimizden öğreniriz. Peki, yalan söyler miyiz? Hayır, hiçbirimiz yalan söylemeyiz.
Yalan kelimesinin çok geniş bir sözlük anlamı var. Kandırmak için söylenen söz, sahte, asılsız, gelip geçici, gerçeğe uymayan, doğru olmayan vb. Bana kalırsa, yalan, doğru olmayandan daha fazlasıdır. Daha da 'basit'leştirip bir atalar sözüyle söyleyelim: Yalan ile iman aynı yerde durmaz.
Yalan, insana mahsustur ama insanî değildir. Yalandan kim ölmüş, diyorlar. Yalan, insanı değil, insanlığı öldürür.
'Atın dört ayağı vardır, yine de tökezler.' Elbette hata yaparız, yapıyoruz. Tam da burada, Peygamber Efendimiz'in şu mübarek cümlesini hatırlatalım: 'Mümin hata yapar ama asla yalan söylemez.' Bir uyarı daha: 'Şaka da olsa, yalan söylemeyin.'
Yalan söylemek, dilin afetlerindendir. Evet, iki dilli olmak da öyledir.
***
Yıllar evvel, 'yalancı şahit, nasılsın, iyi misin? / dertleşelim gel, hasar tespiti için' diye yazmıştım.
İnanıyorum ki, yalandan daha yıkıcı ve yakıcı olanı yoktur. Onunla bir şey kuramaz, fakat çok şey yıkarsınız. Gidersiniz, dönemezsiniz.
Yalanını yakaladığınız bir insanın doğrularına bile şüpheyle yaklaşmanız, yalanın ne kadar yıkıcı olduğunu gösterir.
Tezer Özlü, 'hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum' diyor. Tanıdık ve üzüldük.
Siyasi yahut edebi ikballeri için yalan söyleyen çok kimse gördüm. Yalan, her şeyden önce, işlerimizin ve ilişkilerimizin bereketini kaçırır, kaçırıyor. Dönüp bakıyorsunuz ki, yanınızda veya elinizde bir şey kalmamış. Kalmış da kalmamış.
Bu ve benzeri nedenlerden dolayı, hüküm kesindir: 'Yalandan uzak dur!'
***
Evet. Dünya tükenir, yalan tükenmez.
Bu sözün ne anlama geldiğini çok düşündüm. Dünya, zaten 'yalan' değil mi? Ortaya, 'yalan tükenir, yalan tükenmez' gibi bir şey çıkıyor. İnsan dünyaya ait değildir, fakat yalan dünyaya aittir. Böylece, bir kez daha aynı yere gelmiş oluyoruz: 'Ey iman edenler, iman ediniz.'
Bugün, atalarımıza çok iş düştü. 'Ardıcın közü, yalancının sözü olmaz' demişler.
Söz, insanın tutma yeridir. Rahatlıkla, buradan kalkıp şuraya varabiliriz: Yalanın tutma yeri yoktur. Tekrar köz ve söz bahsine dönersek, yalanın sözden sayılmadığını görürüz. Devamını siz getirin.
Hazır kafiyeyi yakalamışken, güzel bir hatırlatma yapalım: 'Özü doğru olanın sözü de doğru olur.'
Bu da Hazreti Ali'den: 'Dilsiz ol, yalancı olma.' Çünkü 'yalan kadar insanı alçaltan başka bir şey yoktur.'
***
Bazen duyuyorum. Mecburiyetten kaynaklanan 'beyaz yalan'lardan bahsediyorlar. Böylece, yalana masumiyet elbisesi giydirmiş oluyoruz.
Bir kere, yalanın rengi olmaz, renksizdir o. Bu yüzden de her kılığa girer, her yerde karşımıza çıkar. Buna, bulunduğu ortamın rengini almak da diyebiliriz. Bilmem anlatabildim mi?
Örnekleri çoğaltabiliriz. Sözgelimi 'yalancı bahar' diyorlar. Ağaçlar, çiçekler ve hayvanlar yalan söylemez. İnsan nasılsa, karşısındakini de öyle sanırmış.
Cahit Zarifoğlu, 'ne çok acı var' demişti. Biz de şunu diyelim: Ne çok yalan var.
Şimdi, bütün bu 'bilgiler' eşliğinde, 'bir insanı kandırmak' meselesini tekrar düşünelim.
 
 
ibrahim Tenekeci - YeniSafak